Kelimenin terminolojisine bakacak olursak, aslı çînî olup Osmanlıcada “Çin’e ait olan” anlamına gelmektedir. Eski Mısır ve Mezopotamya kültüründe ortaya çıkan bu sanat, ilerleyen süreçte kendisine farklı kültürlerde de yer bulmuş özellikle İslamiyet’in Türkler tarafından kabul edilmesinden sonra adeta Türk geleneğinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Mimari eserlerde ilk kullanımını ise Türk-İslam kültüründe Karahanlılar, Gazneliler ve Harezmşahlar’da görmekteyiz. İç ve dış süslemelerde Türkler tarafından fazlaca tercih edilen sanatı bilhassa Anadolu coğrafyasında birçok saray, camii, kervansaray, medrese, aşhane gibi mimari eserlerde kendisini göstermiştir. Bu sebeple çini sanatını müzeler de rahatlıkla ziyaret edebileceğiniz gibi, Anadolu’nun belki de en mahsun bölgelerinde de görüp şaşırabilirsiniz. Dolayısıyla müze gezilerinden örnek vermeden evvel sanatının Türk mimari yapılarında ki örneklerini sizlerle paylaşma gayretindeyiz.
Anadolu Sokaklarındaki Mavi Sanat
Çini sanatını bütünüyle sindirmiş olan bu topraklarda yolunuz bir gün Sivas’a düşecek olursa I. Keykâvus Dârüşşifâsı’nı ziyaret edip hem buranın tarihi dokusuyla bir mazi gezintisine çıkıp hem de türbe cephesine bakan tarafında muhteşem çini örneklerini görerek gözlerinize bir bayram sefası çektirebilirsiniz. Ayrıca yine Sivas’ta bulunan Gökmedrese mescidinin mihrap ve kubbe geçişlerinde de örneklerini rahatlıkla görüp inceleyebilirsiniz. Lacivert ve mavi rengiyle daha çok bildiğimiz çini sanatının farklı renklerdeki ahengini görmek isterseniz de muhakkak İzmir’de bulunan Îsâ Bey Camii’ni ziyaret etmenizi öneririz.
Müzelerdeki Çini Sanatı
Yaptığımız seyahatlerde rotamızı belirlerken belki de durak noktalarımızın ilkini oluşturan müzeler birçok tarihi eseri, kültürü, mimariyi bir arada görmemizi sağlayan en önemli alanlardır. Birçok şeye ev sahipliği yapan bu nokta eserlerini de rahatlıkla görebilmemizi ve daha yakından inceleyebilmemizi sağlar. Şimdi isterseniz eserlerini görebileceğiniz bu noktalara birlikte bakalım. Osmanlı’nın başşehri olan İstanbul’da birçok camii, medrese, türbe, şadırvanda süslemelerini görebileceğiniz gibi, Türk-İslam Sanatları müzesinde de çinileri bizzati yakından inceleyebilme şansına erişebilirsiniz.
Sonrasında hepimizin ağaçlarının arasında yürürken bir kez daha yaşadığımızı hissettiğimiz Gülhane Parkında bulunan İstanbul Arkeoloji Müzeleri gelmektedir. Burada hem antik Yunan döneminden kalma eserleri hem de eski Mısır tarihi ile ilgili ilginç tarihi kalıntıları, belgeleri görebilirsiniz. Bunun yanında Çinili Köşkte birçok sanat eserini rahatlıkla ziyaret edebilirsiniz. Aynı zamanda Topkapı Sarayında da sünnet odası, harem, hanımlar mescidi gibi birçok bölümde farklı sanat motiflerini görebilirsiniz.
Bundan sonraki rotamızı oluşturan Kütahya şehrinde ise beş yüz eserin sergilendiği ayrıca İznik çinilerini de görebileceğiniz Kütahya Müzesini ziyaret edebilir, Kütahya’ya birkaç saatlik mesafede olan Konya şehrine doğru geçip, Konya Karatay Medresesi Eserler Müzesini de görme şansına erişebilirsiniz. Bu müzede birçok farklı döneme ait eserlerini ziyaret etme fırsatı bulacağınız gibi tarihi bir seyre de tanık olacağınız şüphesizdir.