Avrupa’da 16. Yy’dan itibaren İznik Çinilerine ilgi artışı görülmüştür. Yurt dışına çıkan tüccarlar birçok çiniyi de beraberinde götürmüştür. Bu arada Anadolu’da Osmanlı devletinin meskenlerini süsleyen çiniler Türk sanatının zarafeti, renkliliğini, huzurunu, güzelliğe verdiği önemi yansıtan sanat eserlerinden olarak görülmekte. Bu nadide ve benzersiz eserler Avrupa’da artan doğu ilgisiyle birlikte Avrupa’ya taşınmıştır. Yüzyıllarca elden ele gezen ve antika değeri korunan İznik Çinileri 19.yy da Victoria and Albert Müzesinin kuruluşu ve bu eserleri sergilemesi sonucu gün ışığına çıkmıştır. Bu müzede sergilenen eserler Türkiye’de tarihi eser araştırmacılarının ve arkeologların takip ettiği, tanınan ve bilinen eserlerdir.
Victoria and Albert Müzesi, toplamda 414 adet farklı çini eseri bulundurmakta. Bir kısmı sergilenen çinilerin bir kısmı Blythe House’ta bulunan depolarda korunmakta.
Bir rastlantı sonucu Türk Araştırmacı Arkeolog Hayal Güleç tarafından keşfedilen 16. Yüzyıl İznik Çinileri yapılmakta olan araştırma çalışmasının yönünü değiştirdi. Bu sanat eserlerinin en dikkat çekici yönü Anadolu’daki tarihi meskenlerin duvarlarından aşırılmış olmaları. Araştırmanın başında müze yetkilileri araştırmanın yürütülmesine izin vermeseler de; Arkeolog Hayal Güleç bu gizemi çözmede her yola başvurmuş ve sonuçta zafere ulaşmış.
Üniversitede öğretim görevlisi olarak iş yapan Hayal Güleç çalışmalarını sürdürmek için ödeme alamamasına rağmen çalışmayı kendi imkanlarıyla sürdürmüş en başlarda tarihi eserlerin durumu belli olmasa da ipuçlarını takip ederek kimler tarafından toplandığını ortaya çıkarmıştır. Bu süreçte kanıt yetersizliğinden Müze yetkilileri de iddiaları yalanlamış bu çinilerin kayıp eserler olduklarını kabul etmek istememişler. Daha sonradan çok eski belgeler arşivlerden çıkarılmış ve bu eserleri toplayan kişinin kimliği açıklığa kavuşmuş. Bundan sonra da müze ister istemez durumu kabul etmiştir. Çalışmalarını yazdığı tez vasıtasıyla duyuran Arkeolog aynı zamanda İznik Çinileri ile ilgili uzman görüşlerden biri olarak tanınıyor.
Eserlerin Ele Alınışı, İncelenmesi ve Araştırmanın Yürütülmesi
Victoria and Albert Müzesi eserlerin araştırılmasında belli bir prosedür izliyor. Araştırmacılar öncelikle gerekli izinleri alıp, evrakları imzalıyor sonrasında görevliler eşliğinde incelenecek eserle bir odaya alınıyor ve burada dokunmaksızın eserle ilgili izlenimlerini not alıyor. Odaya alınan sadece kağıt kalem ve bir bilgisayar. Araştırmacı eserin boyunu ve görünüşünü başka izlenimleri not ediyor. İzmir Çinileri içinse ait olunan eserin parçası daha sonra yerinde incelenerek kaynağı bulunuyor. Yapılar araştırılıyor ve sonuç olarak kataloglanıp değerlendiriliyor.
Araştırmanın diğer araştırmalardan farklı olan yönü, yüzlerce yazılmış kaynağın aksine saklı kalmış ve muhtemelen kalmaya devam edecek eserlerin ele alınışıdır.
İznik Çinileri
İznik, Milattan Önce 5. yüzyıla dayanan tarihi olan küçük sevimli bir yerleşim yeridir. Özellikle Osmanlıda 15. Yüzyılda gelişen ve bayındır hale getirilen İznik, çini ve seramik merkezidir.
16. Yüzyıl İznik Çinilerinin Özelliği
16.Yüzyıl, Osmanlının kültür ve sanat açısından zirve yaptığı bir dönemdir. Mimar Sinan ve Kanuni gibi iki büyük dehanın aynı ortak payda olan “sanatseverlikte” birleşmesi sonucu pek çok sanat eseri ortaya çıkmıştır.
Bu dönem çini eserlerinin ünlü bir sanat yorumcusu tarafından incelemesi şu şekildedir. “İnsanlık tarihi boyunca yalnız 4-5 asırda bir defa vücut bulan bir üslup olayı olarak, 16. Asır Osmanlı çini sanatı, üslup özelliklerinin önemi açısından milattan önce 4. ve 5. asır Yunan heykel sanatı üslubu ile yan yana konulabilir. Bu üslubun temel özelliği sonsuz mekanı temsil eden, beyaz önemsiz zemin üzerinde, parlak renklerle oluşan floral tezyinatın yavaş ve sakin hareketidir.” Bu yoruma göre Osmanlı Çinileri sakinliği, dinginliği, huzuru, dikkat çekiciliği, doğallığı temsil eder bir görünüm sergilemektedir.
Çinilerde genellikle çiçek, dalga, kaya, kalyon, balıksırtı, hayvan desenleriyle süslenir. Sır altı boyama tekniği ile dünyada benzersizdir. Mavi, yeşil, kırmızı gibi canlı renklerin kullanılması açısından benzerlerinden ayrılır. İznik çinisini ayıran bir diğer özellik sağlam bir şekilde günümüze ulaşmış olmasıdır.
16. Yüzyıl İznik Çinilerinin Mimaride Kullanıldığı Yerler
16.Yüzyıl mimarisinde binaların ve yapıların içi ve dış kaplamasında kullanılan İznik Çinileri genellikle şu yüzeylerin kaplamasında kullanılırdı; Duvarlar , pencere ve kapı alınlıkları, kemer, payanda ayakları, fil ayakları ve küresel bingilerde çini süslemeler kullanılırdı. Tavan kaplamalarında ve zemin kaplamalarda çini süslemeye rastlanmaz. Tavan kaplamalarda bulunmamasının sebebi çinilerin köşeli ve parçalı yapıları sebebiyle derinlik hissini kaldırmasındandır. Bunun yerine çizim ve resimler tavan süslemesi olarak kullanılırdı.
Victoria and Albert Müzesindeki İznik Çinilerin Özellikleri
Çini Numarası:31
Müzeye Geliş Tarihi:1892
Ölçü:26*20 cm
Motif: Desenin merkezinde rumilerle bezeli şems formu bulunur. Şemsin etrafında sazlar, hatai motifi, spiraller, rumi motifi yer alır. Ulama tarzında yapılmış bu eser diğer seramiklerle birbirini tamamlama özelliği taşır.
Getireni belli olmamakla birlikte müzenin arşivinde yer almaktadır.
Çini numarası 35
Müzeye Geliş Tarihi:1897
Müzeye Geliş Yolu: Antoin Brimo ve Kevork Ispenien isimli bir sanat simsarı tarafından olmuştur.
Ölçü:25*25 cm
Motif: Kenarda yarım şekilde çizilmiş şemse formun içi rumi motiflerle bezenmiştir. Köşede rumi ve kıvrık dal motifleri kullanılmıştır. Hatai motifiyle sınırlandırılmış ve ayrılmış alanların kenarı yaprak motifleriyle detaylandırılmıştır.
Tarihi eserlerin durumu
Bugüne kadar sorunsuz gelmiş olan İznik Çinileri Victoria and Albert Müzesinde depolarda titizlikle korunmaktadır. Araştırmanın başında da görüleceği üzere 16. Yy İznik Çinilerinin saklı kalması tercih edilmiş. Asırlar sonra ortaya çıkan bu seramikler geçmiş dönemde birçok caminin, sarayın, binanın duvarlarını süslemiştir. Muhtemelen çoğunlukla İngilizler tarafından Avrupa’ya taşınan bu eserler hak ettikleri ilgiyi görmek üzere Londra’nın merkezinde müzede sergilenmeye devam ediyor.
İsmi geçen 46 eserin bir kısmı hangi yapılara ait oldukları araştırılıp açıklığa kavuşmuştur. Kalanları ise araştırılıp keşfedilmeyi bekliyor.
Buradaki çinilerin tamamını görme şansımız yok mudur? Hepimiz ilgiliyiz ve araştırma yapmak istiyoruz. Paylaşıma açık bir yerde var mıdır motiflerden faydalanabilecek çok iyi olur.